by cskn
  HOŞGELDİNİZ
 
                                    

-HOŞGELDİNİZ-

 İnsanların denizleri, gölleri, nehirleri ve bu ortamlarda yaşayan canlılara merakı, onları tanıma ve yararlanma çabaları Milattan yüzyıllarca öncesine dayanır.

 Bilimsel yönden bu konu Batı’ da 18.yy. da ağırlığını koymaya başlar. 20. ikinci yarısından sonra balık bilimi, balıkçılık bilimi ve deniz bilimi ve tüm pozitif bilimlerdeki aşamalar ve gelişen teknoloji ile beraber ilgili birikimleri ve uygulamalar açısından doruk noktasına erişir.

 1915 yılında Karekin DEVECİYAN’ ın yayınladığı “Balık ve Balıkçılık” adlı eser ülkemizde balık bilimine ilk yaklaşımdır. Geniş boyutta balıkçılık araştırmaları ilk defa Et ve Balık Kurumu bünyesinde araştırma ve uygulama olanağına kavuşmuştur. 1950-1960 yılları Türkiye’ nin balıkçılık konusunda bilgi birikimi yönünden en verimli dönemini oluşturmuştur. Balıkçılığımız 1972 yılında ulusal düzeyde “Su Ürünleri Kanunu” ile Tarım Bakanlığı tarafından devreye sokulmuştur.

 Türkiye Karadeniz’ de 247 tür, Marmara Denizin’ de 200 tür, Akdeniz’ de ise 285 tür balık yaşamaktadır. Tüm denizlerimizdeki balık türleri yaklaşık 350 dolayındadır. Ege ve Akdenizdeki balıkların bir bölümü 1876’ da Süveyş kanalının açılmasıyla Hint Okyanusundan gelerek kıyılarımıza yerleşmişlerdir. İçsularımızda ise 26’ sı ekonomik değer taşıyan 192 tür balık yaşamaktadır.

 Teknolojinin ilerlemesi, sanayide yığılmalar, nüfus artışındaki patlamaların beraberinde getirdiği çarpık yerleşmelerin sebep olduğu deniz kirlemesi ve aşırı avlamalarında eklenmesiyle sualtı canlılarının yaşam ortamı ve sisteminde, tehlikeli    boyutlarda denge bozuklukları meydana getirmiştir. Tüm sularda balık miktarlarında azalmalar olmuş, bazı balıklar yok olma noktasına gelmişlerdir.

 Doğayı tehdit eden tek canlı İnsandır. Doğa İnsansız yaşar, ne ilginçtir ki İnsan doğasız yaşayamaz. Doğadaki yaşam sisteminin en önemli bölümünü oluşturan, yer küremizin 2/3 sini kapsayan denizlerdeki ürünlerin sürekliliğini ve verimliliğini sağlamak tüm insanların görevidir.

 Unutulmamalıdır ki yaşam denizlerde başlamıştır. Eğer İnsanlar doğaya saygısızca davranışlarını sürdürürlerse denizler bir yaşam ortamı olmaktan çıkacak ve İnsanlık bir evren dramıyla karşı karşıya kalacaktır.

 Son yıllarda ortaya çıkan tehlike belirtileriyle doğanın ve buna paralel olarak çevre korunmasının ön plana çıkması, aynı çizgide Ülkemizde de kamuoyunun gittikçe bilinçlenmesi geleceğe umutla bakabilmenin nedenini oluşturmaktadır.

Saint John Şövalyelerinin inşa ettigi Bodrum Kalesi içinde kurulu olan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi yalnızca geçmiş zamanların tozlu yadigarlarını sergileyen bir müze değil, dünyada benzeri az görülür "yaşayan müzeciliğin" heyecan verici örneklerinden biridir.

Burada yapacağınız bir gezi, sizi umutlarını anadolu kıyılarında batarak kaybetmiş antik çağ gemicilerinin yaşadığı zamanlara ya da Karanlık ortaçağ döneminin şovalyelerinin yaşamlarını tükettiği ve Dünyanını yedi harıkasından biri olan Mausoleum'un taşlarından var ettikleri Bodrum Kalesindeki izlerini takip etmenizi sağlayacak.

                                                      

"Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi"
 Türkiye'de konusunda tek, dünyanın sayılı müzeleri arasındadır. Hayli zengin bir tarihi geçmişi bulunan Bodrum Kalesi ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi ayrılmaz bir bütün olarak sayfalarımız arasında birlikte incelenmiştir

 

 

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol